28 Kasım 2013 Perşembe

Alevi Türküleri

Alevi türküleri, Alevilerin yüzyıllardır verdikleri var olma mücadelesinde kimliklerini haykırma imkanı buldukları bir alandır. Türkülerin, nasıl bir Alevi kimliğini  ortaya koyduğu burada önem kazanmaktadır. Alevi türkülerinin sektör haline geldiği bir gerçektir. Türk Halk Müziği okuyan aşağı yukarı bütün sanatçılar albümlerinde Alevi Türkülerine yer vermektedirler. Bunun da en büyük sebebi Alevi türkülerini dinleyen özellikle Alevi toplumunun nüfusudur diyebiliriz. Ayrıca, Alevi türkülerinin salt Aleviler tarafından dinlenmediği de bir gerçektir. 

En az bunun kadar görünen diğer bir olgu ise bu sektörün altyapısını oluşturan müziğin, aynı zamanda yüzyıllarca bastırılmış ve susturulmuş olan Aleviliğin haykırışı olduğu gerçeğidir. Eğer metalaştığını göz ardı edemiyorsak, haykırış olduğu gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Alevi aydınlanması diye bir olgudan bahsediliyorsa, hiç kuşkusuz bu aydınlanmaya öncülük ve aracılık eden Alevi türküleridir.

Aleviliğin kamusal alana çıkış sürecinde, Alevi türküleri  bir anlamda mücadele alanı olmuştur. Alevi türküleri, hem içeriğiyle hem de biçimsel olarak politik mücadelenin adı olmuştur. Diğer bir ifadeyle güçlünün kültürüne karşı ve onun için verilen mücadelenin  iç içe geçtiği yerlerden birisi, aynı zamanda bu mücadelenin içinde kazanılacak ya da kaybedilecek bahsin kendisi olduğunu da biliyoruz.  Bu anlamda genel olarak popüler kültür özel olarak Alevi türküleri bir rıza ve direnme alanıdır. Kısmen hegemonyanın ortaya çıktığı ve korunduğu yerdir. Daha önceleri büyük bir gizlilik, belirli kurallar ve şartlarda icra edilen Alevi türküleri; şimdi türkü kafelerde söylenip çalınıyorsa,  dershanelerde bağlama çalınması herkese öğretiliyorsa, birçok yapım şirketi bu işten büyük paralar kazanıyorlarsa, ilgili ilgisiz yeni çıkan her türkü albümünde bir Alevi türküsü yer alıyorsa, elbette Alevi türküleri sektörleşip popülerleşmiştir.

Bir dönem;  Alevi türküleri, deyişleri televizyonlarda çalınırken bir kısıtlamaya gidilirdi. Aleviler için Aleviliğin temel simgesel sözleri vardır, çok önemli olan bu sözler Ehlibeyt, Oniki İmam, Kerbela, şah, pir gibi. Bu kelimeler gizli eller tarafından çekilip alınırdı bunların yerine mesela pir, şah yerine dost konurdu. Derinlemesine Alevi kültürünü anlatan parçalara pek itibar edilmezdi ve yer verilmezdi.

26 Kasım 2013 Salı

Alevi nedir,alevi kime denir,alevi kimdir

Alevi nedir,alevi kime denir,alevi kimdir,alevilik tarihi

Alevilik nedir?Alevi kime denir? Bizler Aleviliği doğru yaşayabiliyor muyuz?Yolumuza ne kadar doğru gidiyoruz?

Alevilik nedir tanımını yapmadan önce Alevi kime denir onun tanımını yapmamız gerekir. Alevi; Hz. Muhammed, Hz. Ali'ye ve onların soyundan gelen yani Ehlibeyt'ten gelen nesle gönülden bağlı, ibadetlerini Ehlibeyt namazı, muharrem yası matemi (muharrem orucu) ,Cem, Semah, Musahip kardeşliği, Aşure olarak yapan, Aslı ; insanlık ve doğruluk, Cevheri; yumuşak huylu olan, Hazinesi; bilgi olan , Kemali; marifet sahibi olan, Meyvesi; dostluk ve sevgi olan her dine, millete, mezhebe, her düşünüş ve inanışa, görüşe kıymet veren, "din" ve şeriat adına toplumun kandırıldığı uydurma bilgilerden, hurafelerden sıyrılmış, vahdet-i vücut (varlık birliği) inancına sahip, yetmiş iki millete aynı gözle bakan Alevilik yani insanlık yolunun bir neferidir.

http://www.alevi-haberleri.com/haber/236-alevilik-nedir

Muharrem Ayı Ne Demektir Anlamı ve Önemi

Muharrem Ayı Ne Demektir Anlamı ve Önemi

http://www.zohreanaforum.com/tartismalar/48874-muharrem-ayi-ne-demektir-anlami-ve-onemi.html


Ehlibeyt'e gönül veren bir kişinin onun çektiği çileden de bihaber olması düşünülemez. Ehlibeyt'in atası Muhammed Ali de dahil olmak üzere gelen bütün evliyalar yaşadığı dönemde hep çile çekmiş ve akıl almaz işkencelere, hakaretlere, kötülüklere maruz kalmışlardır. Ehlibeyt'in içinde istisnasız bütün ermişler çile çektikleri halde Hz.Üseyin 'in yerinin farklı olduğu yine Ehlibeyt'in kendi dilinden, nefesinden anlaşılmaktadır . Hz.Üseyin, Hak divanının sahibi ve Allah yolunun şehididir. Onun Muhammet Ali yoluna can cömertliği yapması Hakkın emridir. Hz.Üseyin, Yezid'e biat etmemiş, dedesi Muhammet Mustafa'nın Hakikat Kur'anını bu soysuzlara vermemiş ve en sonunda bu uğurda serini vermiştir. Hz.Üseyin şehit edildikten sonra öncelikle Ehlibeyt ve tüm sevenleri karalar bağlamıştır. Yüzyıllardır O'nun için yası matem tutulur ve göz yaşı dökülür. Onun için ağıtlar, mersiyeler yakılır, söylenir. 


Gelen her evliya nefesine Hz.Üseyin ile başlar, O'nun sesini duyurur ve onun çektiği çileleri bu dünyada yaşar. Pir Zöhre Ana'nın " Benim testim Kerbela suyudur" nefesi buna örnek olarak verilebilir. Çünkü Zöhre Ana'nın 30 yılı aşkın süredir verdiği mücadele Ehlibeyt, Hasan Üseyin mücadelesidir. Bu mücadele verilirken bir takım yetkililer de Mürşit Zöhre Ana'ya Nesimi'yi hatırlatmaktan geri durmamışlardır !


Kerbela'da öyle bir zulüm yaşanmıştır ki 1500 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ yüreklerdeki acısı dinmemiştir ve dünya durdukça da dinmeyecektir. Dökülen kan, İmam Üseyin'in mübarek kanıdır, peygamber torununun kanıdır. Bu zulüm Hz.Üseyin' e yapılmakla beraber Muhammed Ali nesline yani Ehlibeytine de yapılmıştır. 


Hz.Üseyin ile Yezid'in mücadelesi Hak ile Batıl'ın, iyi ile kötünün mücadelesidir. Lanet Muaviye'nin Ehlibeyt'in büyüklüğünü kabul etmemesi, Hz.Muhammet Mustafa'nın Kur'anını ele geçirmek istemesi ve Ehlibeyt'in çektiği İnsanlık sancağının çıkarlarına ters düşmesi nedeniyle başlattığı kirli bir oyundur. Tarihin sayfalarında yazıldığı gibi bu bir "iktidar" kavgası değildir. Bütün dünyayı değil bütün evreni yaratan Allah'tır. Allah yolunun sahibi olan Ehlibeyt'in dünya saltanatı peşinde olması düşünülebilir mi? İzan sahibi herkesi düşünmeye ve sorgulamaya davet ediyorum.


Ehlibeyt; Hak sancağını çekmek, toplumu inanç, ibadet, sevgi ve insani bütün ulvi değerlerle yoğurmak için vardır. Taht, saltanat, benlik şeytanın işidir ki bunların hepsi Ehlibeyt düşmanlarının ortak özelliğidir.


Mürşit Zöhre Ana, tarihte anlatılan ve bir çok Alevinin de inanmadığı "Resmi İslam Tarihinin" bilinçli olarak tahrif edildiğini bildirmektedir. Her gelen Evliyanın bir görevi, misyonu vardır. Pir Zöhre Ana, din üzerine gelen bir Evliyadır. İnancımıza göre Mustafa Kemal Atatürk te bir Evliyadır ve O'nun görevi tükenmiş ve toprakları parçalanmış olan Osmanlı Devleti'nin yerine Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmaktır.


Resmi tarih öyle tahrif edilmiş, yüzyıllardır insanlar öyle kandırılmıştır ki her insanın doğum ve ölüm tarihleri belli ve sabit bir gün iken Hz.Üseyin için yası matem tutanlar her yıl farklı tarihlerde muharrem yası matemini tutar hale gelmişlerdir ! Muharrem yası matemi, en ufak bir alakası olmadığı halde Ramazanın peşine takılmış ve her sene on gün geri gelerek "davalaşan, bize de kısmet olsun" diye aylar cana gelerek konuşturulmuştu r !.. 


Muhammed-Ali'nin ailesini ve Ehlibeytini asıp kesenler bu mübarekler gayba girdikten sonra karşılarında doğruyu haykıracak ve karşı duracak kimse kalmadıktan sonra "İslam" adı altında zulüm devleti kurmuşlar ve medreseler kurarak bugün yaşanan "İslam'ın" temellerini kurmuşlardır. Peygamberimizin gaybından en az 200 yıl sonra ortaya çıkan sözüm ona din alimleri aradan geçen seneleri unutup peygamberin yanındaymış gibi "Hadis" , "Sünnet" adı altında Emevi,Abbasi geleneklerini, adetlerini peygamber sözü , davranışı diye yutturmuşlardır . Durum öyle hal almıştır ki bugün bu hadislere baktığınızda her mezhebin kendine has hadis kitapları vardır ve birinin A dediğine öteki B demektedir. Hakikatın yerini yalan almamış olsaydı zavallı kadınları göğüslerine kadar toprağa gömüp sonra taşlatan (recm) bir "İslam" olmazdı.









Esas konuya dönecek olursak bu ahir zamanda Alevi olsun Sünni olsun kimse Hz.İmam Üseyin'e yapılan o zulümlere , mübarek bedenine yapılan işkencelere sessiz kalamaz kalmamalıdır !!!


Aşağı yukarı 8 milyarlık dünya'da Hz.Üseyin için yası matem tutan tek inanç insanı Alevilerdir. Bu durumu nazarı dikkatinizden kaçırmamanızı istiyorum.


SORU: Ey Aleviler siz Muharrem Yası Matemini niçin tutuyorsunuz? 
CEVAP: Hz.Üseyin'in susuz bırakılması, türlü işkencelere maruz kalması ve 12'inci günün sonunda mübarek başının gövdesinden ayrılması nedeniyle onun yasını tutuyoruz. 12 günün sebebi budur ve "oruç" değil yası matem dememizin sebebi de mübareğin çile çekmesidir.


SORU: Siz yası matemden sonra Kurban lokması yapıp ve Aşure pişiriyor musunuz ?
CEVAP: Evet. Yası matemimizi tutar akabinde "Ya İmam Üseyin sen mübarek başını Hak yoluna, Atalarının kurdukları Hak Muhammet Ali yoluna feda ettin, can cömertliği yaptın, biz boş mahlukatlar olarak senin gibi kendimizi, başımızı Hak yoluna feda edemiyoruz ama kestiğimiz bu Hak kurbanını yerimize kabul eyle. Bizleri bağışla." deriz ve Kurban kestikten sonra Hz.Üseyin'in can aşı olarak Aşure lokması pişirilir ve Ehlibeyt'in yasını çeken tüm eş ,dost ve akrabalar bu lokmaya davet edilir. 


Yası Matem tutmadan, Ehlibeyt'in çektikleri çileler için gözyaşı dökmeden, eline diline beline sahip olmayarak düzensiz bir yaşam süren bir insanın Aşure yapması veya Kurban lokması kesmesi söz konusu değildir. 


Pişirilen lokma Ehlibeyt'in olması ve Yası Matem lokması olması nedeniyle kimsenin ayağına götürülmez herkes zahmet eder lokma pişirilen eve gider. Pişirilen lokma kapı kapı dağıtılmaz asla.


Peki lokmalar neden kapı kapı dağıtılmaz?


Çünkü , sizler bizler cenazelerimiz olduğunda onların ruhu için lokma yaparız ve dikkat edin cenazemiz için EVİMİZE GELEN tüm dostlarımıza, akrabalarımıza bu lokmadan ikram ederiz. 


Sıradan mahlukatlar için böyle mantıklı bir uygulama yapan bizler neden Hz.Üseyin gibi Allah şehidi olan bir yüce Şahın lokmasını kapı kapı , sokak ortalarında düzensiz ortamlarda dağıtız. 
Madem bu size mantıklı geliyor o zaman babanızın, annenizin cenazesinde lokmalarınızı Sıhhiye meydanında, Kadıköy meydanında dağıtın !..


Allah haklarından gelsin siyasi parti liderlerini, milletvekilleri ni geçiriyorlar Aşure kazanının başına güle oynaya sözüm ona Aşure dağıtıyorlar. 


Hz.Üseyin baş verdi , onun acısını çektin 12 gün ,sevincini değil. Azıcık ta mı hayanız kalmadı , senin Yezid' ten ne farkın kaldı söyler misin?


Hz.Üseyin'i bilmeyene, tanımayana, onun için çile çekmeyene, Muaviye'ye hazret diyene Aşure vermek doğru mudur? Siz bu davranışınızla sevaba girdiğinizi mi düşünüyorsunuz?


Ey Aleviler; Aşure haşa bir tatlı türü değildir. İmam Üseyin'in can aşıdır, can lokmasıdır. Hayal edemeyeceğiniz kadar da kutsaldır.


Düzenli düzenli abdest alınarak, Ehlibeyt aşkıyla , dilek murat şifa şefaat temennileri ile o lokma yenir ve Hakka bir daha kısmet olması için dua edilir. Güzelce lokmalar bittikten sonra ev halkına "Hak Muhammet Ali , 12 İmam , Ehlibeyt ve İmam Üseyin" lokmalarınızı kabul etsin denir ve Sofra duası okunur.


İşte bizim Ehlibeyt ocağında, Hz.Ali'nin nefesini döken, Ehlibeyt'in, Kırklar ceminin nuru Mürşit Zöhre Ana'dan öğrendiğimiz yası matem budur, İmam Üseyin saygısı budur !!!


Aşk ile...

Hz Ali Sözleri ve Hz Ali Öğütleri

Hz Ali Sözleri ve Hz Ali Öğütleri

Hz. Ali Sözleri, Hz. Ali Sözleri Yeni, Hz. Ali Sözleri Kısa, Hz. Ali Sözleri Hazır, Hz. Ali Sözleri Facebook, Hz. Ali Sözleri Twitter, Hz. Ali Sözleri 2013, En iyi Hz. Ali sözleri

Hz.Ali’nin bütün insanlığa ışık tutan bu fikir ve şiirlerini olduğu gibi yazmak, ciltler doldurur bir hazinedir. Biz burada bunlardan ancak bir demet sunacağız. Bunları okuyacak olanlar, biraz düşünecek olurlarsa, bu sözlerin ne büyük mânâlar taşıdığını iyice anlarlar.

«Senin hayatın, günün birinde sona erecek bu fanî dünyada bir müddet bulunuşun sayılı bir kaç dakikadan ibarettir.»

«Her nefes alışında ömründen bir parça eksilir. Demek oluyor ki seni ifnâ eden, seni ölüme yaklaştıran her nefes, aynı zamanda seni yaşatıyor da.»

«Seni bir kuvvet bu âlemden sürüp bir başka âleme doğru götürüyor.»

«Bu gün başka bir beldede sabahlarsın. Ve onsuz akşamlarsın. Bununla beraber bedenini devamlı olarak değiştirmekte olduğundan haberin bile yoktur. »

«Her şey Allah’ın azametine boyun eğer. Ve her şey onun kudreti ile vücut bulur ve onun kudreti ile devam eder.»

«Yüz ve ahlâk güzelliği her fakirin zenginliğidir. Allah’a sığınanlara, Allah en hakikî ve en güzel zenginlikleri hazinesinden verir.»

«Zelil ve hakîr olan, ancak Allah’a sığınmakla onun yolunda yürümekle bu hâlden kurtulabilir.»

«Allah, her zayıf ve zavallının kuvvetidir. Onlar ancak Allah’ın inâyeti ve kudreti ile bu zayıf ve zavallı duygulardan kurtulabilirler .»

«Allah, her ıstırap çekenin sığınacağı tek varlıktır. Istırap çekenler, ancak varlıklarını kalp hulusluğu ile ona adamakla ıstıraptan kurtulabilirler .»

«Allah, ondan yardım isteyen kullarının seslerini mutlaka işitir. Ve feryat edemiyenin derdini dökemiyenlerin de içindekileri okur, bilir.»

«Ölüm şerbetini içenler hakikatte ona rücû ederler. Allah’a dönerler.»

«Yâ Rabbî! Seni gözler görmez ki senin şanından, kudretinden haber verebilsin.»

«Sen öyle bir varlıksın ki, senin vasıflarını tarif etmeğe çalışanlardan çok daha önce vardın.»

«Yâ Rabbî! Sen yarattığın mahlûkları vahşet içinde halketmedin.»

«Ve bir menfaat için onlardan kendi hesabına hiç bir amel istemedin.»

«Sen kimi taleb edecek olsan o senden kaçamaz.»

«Ve sen her kimi muâheze eyler isen o kimse senin gazabından kurtulamaz.»

«Ve sana karşı isyân eden kimse, senin kudretine bir zarar getiremez.»

«Ve sana itâat eden, senin varlığını yüceltemez.»

«Seni inkâr eden kimse de ne yapsa senden müstagnî kalamaz.»

«Yâ Rabbî! Sen yarattığın şeylerden, her şeyden ne kadar büyüksün!»

«Ve onların büyüklüğü, senin kudretinin, azametinin yanında ne kadar küçüktür.»

«Yâ Rabbî! Dünyanın nimetleri ne kadar büyük ve zengindir.»

«Ve bu nimetler, âhirettekilere nisbetle ne kadar küçük ve ehemmiyetsizdir .»

«Bir felâkete uğradığın bazı musîbetlerle karşılaştığın zaman, sabır ölçüsünü üstüne al. En iyisi budur. Sabırdan, güzel neticeler elde edersin.»

«Dostun ahd ve peymânını sakla ve ona riâyet et, bunu saklamakla iyi içkilerden duyulan lezzetin alâsını duyarsın.»

«Ve her nimetten sonra Allah’a hamd-ü sena ve şükret ki, o sana daha büyüğünü ihsân eylesin.»

«Halk içinde derecelerin en yükseğine talîb olma. Çünkü insan istediği değil, lâyık olduğu dereceye nâil olur.»

«Rızkı da her zaman helâl kapısından iste. Her zaman helâl kazanmağa çalış ki; sana her taraftan kat kat rızk gelsin.»

«Dostun hakkını üzerinde vâcib bil. Bir gün olur. Ondan da karşılık gelir.»

«Anana, babana, takva sâhibi olan komşuna, akraba ve taallukatına, ehil ve ayaline her zaman iyi muamele et ve onlara yardımda bulun.»

Hz.Ali’nin vasıflarını yazmaya, ağaçlar kâlem, denizler mürekkep olsa, yine de güç yetmez. Deryadan bir damla.

Hata ve noksanlarımızı affetsinler.

http://www.zohreanaforum.com/alevilik-bektasilik-arastirmalari/47568-hz-ali-sozleri-ve-hz-ali-ogutleri.html